Milletimizin bağımsızlık uğruna gösterdiği azim ve kararlılığının tüm dünyaya ilan edildiği, Anadolu’nun ebedi yurdumuz olarak bir kez daha tescillendiği Büyük Zafer’imizin 100’üncü yıl dönümünü kutlamanın onur ve gururunu yaşıyoruz.
Bazı günler vardır unutulmaz, bazı zamanlar vardır anlatılmaz ve bazı zaferler vardır ki tarih sayfalarına sığmaz. Kahraman ordumuzun ve aziz milletimizin şanlı tarihinde önemli bir yere sahip olan, Türk milletinin fedakârlıklarla kazandığı istiklâl mücadelesinin zaferle taçlandığı tarih olan 30 Ağustos onlardan biridir.
İstiklal Harbimizin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kazanılan 30 Ağustos zaferi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli ve güçlü bir adımdır. Vatan topraklarımızda milli irademizin ve bağımsızlığımızın ilelebet süreceğinin tüm dünyaya ilanıdır. Milletimiz bu önemli adımın ardından “Muasır medeniyetler seviyesini yakalama” hedefiyle cumhuriyeti kurmuştur.
30 Ağustos’ta tarihe altın harflerle yazılan zaferle milletimiz, kendisine reva görülen esaret gömleğini yırtıp atmış, bin yıldır yaşadığımız bu topraklarda, ilelebet kalma kararlılığını bir kere daha göstermiştir.
Bu zafer, birlik ve beraberlik içinde olduğumuz sürece milletimizin varlığından, birliğinden ve bağımsızlığından asla ödün vermeden, birlik ve bütünlüğümüze yönelik her türlü tehdit ve saldırı karşısında kenetlenerek hiçbir güce fırsat vermeyeceğinin simgesi olmuştur.
Ecdadımızın canlarını ortaya koyarak vermiş olduğu bu şanlı mücadele, daha güçlü yarınlarımız için bizlere ilham kaynağı olmaktadır. Bugün bizlere düşen görev ise, ecdadımızın büyük fedakârlıklarla kazandığı vatan toprağımızı korumak ve ilelebet payidar kılmaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, Büyük Zafer’imizin 100. yıl dönümünde; başta bu zaferi milletimize armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu toprakların bedelini canlarıyla, kanlarıyla, alın terleriyle ödeyen ve bizlere bırakan şehitlerimizi rahmetle, kahraman gazilerimizi minnetle yâd ediyor, aziz milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutluyorum.