Taksim’de yaşanan patlamada hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralılara şifa diliyorum. Dünya şehri İstanbul’un kalbinde böyle bir terör saldırısı ülkemize ve hepimize yapılmış sayılır. Terör saldırısı bugün hayatını kaybeden 6 insanımıza, yarın ban-sana. Terörün her türünü lanetliyorum.
Olaydan bir gün önce Mersin’de yapılan 14. Uluslararası Turunçgil Kongresi için davetli üç misafirimizi kongre sonrası İstanbul’a yolcu etmiştim. Buraya kadar gelmişken İstanbul’u görüp öyle ülkenize dönün demiştim. Misafirlerimizin o saatlerde dışarıda olacağını bildiğim için çok kaygılandım. Kongreye davet ettiğim için ülkemizden ayrılana kadar sorumluluğu omuzlarımızdadır. Arkadaşlara ulaşıncaya kadar çok tedirgin oldum.
Dünyanın merkezinde duran, uygarlıklar kavşağı Anadolu’nun tarihi ve doğal yapısını merak eden milyonlarca insanın ziyaret ettiği bir ortamın güvensiz hissettirilmesi ülkemizin geleceğine büyük zarar veriyor. Türkiye’nin kalbinde böyle bir terör olayı yaşanırsa kimse artık güvenle gelir mi ülkemize? Kongre ekseninde davet ettiğimiz çoğu kişi bulunduğumuz yerin Suriye’ye yakın olmasından tutun da teröre kadar bir dizi konuyu öne sürdüler. Onlar tedirgin oldukça sizde ülkeniz için yapılan tedirginliklere tedirgin oluyorsunuz.
Bilgi ve iletişim çağında bu tür akıldan ve sağduyudan uzak düşünceler ile hiçbir şeyden habersiz masum insanların dışarıya çıktığı saatlerde bombalar patlatarak hayatlarına kastetmenin hiçbir görüş ve ideolojik açıklaması olamaz. Bu anlamsız terör olayları ile insan öldürerek korkutmak veya yaşamın birçok alanından uzaklaştırılması kabul edilemez. İnsanlık tarihi boyunca insanlar birbirine savaş ve baskılar ile inançlarını ve görülerini dayattıkları olmuştur. Ancak hiçbir düşünce ve görüş insanları öldürerek uzun süre görüşlerini kabul ettirememiştir.
Şiddet ve korku kısa süreliğine yaşanır. Ancak bunun çok karşılığı var mıdır? Şiddete hayır diyelim. Artık kök soruyu sorarak bu terörün uygarlıklar kavşağı olan bu coğrafyada sonlandırılması gerekir. Toplum olarak bu anlamsız eylemlere SON dememiz gerekir. Düşüncesi olan düşüncesini savunmalı, ancak şiddet ve teröre “asla” demeliyiz. Bu anlamda
İnsanı insan olarak gören, kimsenin yaşam hakkına müdahale edilmemesi gerektiği bilinci insanlara sağlanmalı. Öyle görülüyor ki bu terörist(ler) bu toprakların çocukları. Hiçbir anne çocuğunun teröre bulaşmasını elbet istemez. Ancak insanın canına kasteden yine tanımadığı insan. Nasıl oldu da bu insan/insanlar hiç tanımadığı yerli yabancı, çoluk-çocuk demeden insanların bulunduğu bir kalabalıkta bomba patlatabiliyor. Nasıl bir ideoloji sahibi ki tanımadığı insanı öldürmeyi kendinde hak görüyor! Bitsin artık bu lanet olası anlamsız kavgalar, savaşlar, öldürmeler. İnsanın birbirine baskı yapmadan, insanca bir arada yaşamak için çok daha fazla olanağı var. Yeter ki önce doğanın kapasitesini fark etsin ve bilsin. Yeter ki insan ne istediğini bilsin. Kendinde hak gördüğü şeyin bilincine varsın. Yaşamı bütünlüklü olarak doğanın sunduğu olanakları ve yaşamı hak ettiği bilincine varsın.
Sorun bütünlüklü bir anlayışla ele alınmalı ve kök soru sorularak çözüme kavuşulmalıdır.
Bulunduğumuz Ortadoğu bölgesi savaş potansiyeli yüksek jeopolitik bir faya sahip olduğunu günümüzde canlı canlı yaşıyoruz. Bu bölgede binlerce yıldır hep güç savaşları yaşanmıştır. İbn-i Haldun’un “Coğrafya kaderdir” ifadesi ile gerçekte coğrafyanın bu kötü olgusunu mu yaşıyoruz?
Türkiye gibi tarihin üzerinde doğduğu iklim ve coğrafi yapısı uygun bir coğrafyada terörün ve şiddetin baskısı altına alınmaması için uzun erimli ve sorun çözücü bir eğitim ve bilinç yaklaşımı geliştirilmelidir. Bölgemiz son 100 yıla yakın tarihte hep şiddet, hep kan ve göz yaşı ile inliyor. Hiç kimsenin huzuru yok ve sefalet içinde düşük bir yaşam kalitesine sahip yaşıyor. Bölgenin milyonlarca insanı bu ağır sefaleti hakketmiyor.
Keşke bütün insanlar önce temel bir tarih bilincine (bilim, iktisadi ve dinler tarihi) varsa. Sonra yaşadığı coğrafyayı ve doğayı tanısa sanırım daha iyi bir analiz bilincine sahip olur diye düşünürüm. O zaman herhalde insan birbirini analar ve birbirine saygı gösterir. Ancak ne yazık ki bugün dünyanın gücü elinde tutanların ülkelerin yöneticileri hepsi iyi okullarda ve üniversitelerde okumuşlardan oluşuyor. İnsanlık tarihinin son bir kaç bin yıllında savaşlar ve çatışmalar hiç eksik olmadı. Yaşanan gelişmeleri geçmişte analiz etmiş olan filozoflar, bilginler ve akil insanlar hep savaşlara karşı durabildiler. Hata çoğu savaşları cinayet olarak gördüler.
Terörsüz, savaşsız, çıkar ilişkilerine dayalı kavgasız bir Dünya için hep beraber dayanışma gösterilmeli. İnsanlığın büyük çoğunluğu eminim ki barış ve huzur istiyor.