ALTINORAN – Dr. HALUK UYGUR
Yazılmış birçok sanat tarihi kitabı varken niçin bir sanat tarihi kitabı daha yazmaya ihtiyaç duydunuz?
Sanatçıların ve bilim insanlarının yaşantısı yıldızlara benziyor. Onlar da, yıldızlar da birbirleriyle devamlı etkileşim halindeler. Bazıları birbirini çekiyor, bazıları da itiyor. İtişme veya çekişme olsa bile, aralarında daima birbirini değiştiren bir etkileşme var.
Üstelik onların da yıldızlar gibi içinde yaşadıkları bir uzayları bulunuyor. Kendine özgün, farklı düşüncelerle onları besleyen bir uzay. Düşünme uzayı. Biz buna bilim veya sanat ortamı diyoruz. Bu ortam oluşmadan bir insanın tek başına bilim veya sanat yapması zor gibi görünüyor bana.
Örneğin Einstein’ı Einstein yapan şeylerinin arasında kendi yeteneği yanında dostluklarının da olduğunu düşünüyorum. Mileva, Madam Curie, Hubble, Talbot, Jung, Freud, Kafka… Tanışmadıysa bile takip ettiğini bildiğim Cezanne, Picasso… Geçmişten tanıdığı Mozart, Beethoven (unutmayın ki tanışıklıklar sadece yüz yüze gelmekle olmaz)… Ve aynı fikirde olmayıp çatıştıkları da var… Örneğin Higgs…
Tabi ki bahsettiğim bu ortamın oluşması kendi kendine olmuyor. Sanatla uğraşanlar uğraşlarını yürütürken çağdaşlarından oluşan bir çevre ediniyorlar haliyle. Tüm eksiklikleriyle birlikte (ki eksikler bir tartışma konusudur) bir sanat ortamı oluşturuyorlar. Ama sanat ortamının, gerçek bir düşünme uzayına dönüşebilmesi için, sanatın ve olabildiği kadarıyla sanatla birlikte bilimin geçmişteki düşünme sistematiklerinin de hissedilmesi önemli bence. Bakın bilinmesi değil, hissedilmesi dedim. Bilmeyi ezbere tekrar etmek , hissetmeyi ise anlayıp, yaşamına katmak anlamında kullandığım için bu nüans önemli.
Kısacası “Sanatın Aktuel Tarihi”ni bu amacı güderek hazırladım.
Sanatın Aktüel Tarihi’nin yazılmış diğer sanat tarihi kitaplarından farkı nedir?
Müzikte “Kanon” diye bir isimlendirme var; Birbiri ardına gelen seslerin, bir diğeriyle uyumsuzluk göstermeden, birbirini etkileyerek ilerlemesi. Çok sesli müzik kanonlardan oluşuyor böylece… Bence sanatın tarihsel süreçleri de kesin sınırlarla birbirinden ayrılmayan kanonlardan meydana geliyor. Mağara sanatı, antik dönem sanatı, ortaçağ sanatı, rönesans, (…), empresyonizm, kübizm, modern veya postmodern çağa gelene kadarki tüm akımlar birbirinin devamı olarak bir bütünlük oluşturuyorlar. Eğer bugün fotoğraf veya sanatın diğer disiplinleriyle ilgiliysen bu kanonları bilmek yaratıcılığı artırıyor diye düşünüyorum. “Sanatın Aktüel Tarihi” sanat tarihini kanonların birbiriyle ilişkisini kurarak yol almasıyla Gombrich de dahil diğer sanat tarihi çalışmalarından ayrılıyor bence. Böylece okuyucuyu parça parça bir sanat ile değil, bütünlüğün içinde farklılığını ortaya koyan bir sanat ile buluşturuyor. Düşününüz şimdi, Manierizmin kurucusu olan Mikelangelo’yu Rönesans’ın en önemli eserlerini vermesi nedeniyle sadece “bir rönesans sanatçısı” sayabilir misiniz?
Sanatı ifade ederken, daima yanında bilimi de konuşuyorsunuz. İlişkisi nedir?
Kanonlara dayalı incelemeyi sadece sanat akımları üzerinden yapmak bence eksiklik doğuracaktır. Bir düşünme faaliyeti olan sanatın, düşünme uzayı içerisinde özgürce gelişmesi için, diğer düşünme faaliyetleri olan bilim, felsefe ve belki de mitoloji ile önemli bir etkileşimi de zorunlu kılar. Bu yüzden “Sanatın Aktüel Tarihi” benzer çalışmalardan biraz farklılaşarak, sanat akımlarının bilimsel ve felsefik gelişmelerle ilişkisini de kuran bir anlatımı seçmiştir. Amacı bilim ve sanatın düşünme sistematiğinin birlikte hissedilmesidir.
Ve tabi ki sanatın en yakından ilişkide olduğu alanlardan biri de sosyoloji. Eğer sanatın gelişimi ile toplumun gelişimini birbirinden ayırarak incelersek, peşinen sanatın toplumdışı bir olgu olduğunu kabul etmiş olacağız. Toplumdaki değişimin sanat üzerine veya sanatın toplumdaki değişim üzerine etkisi olduğu tezi üzerinden hareket ettiğimizde ise yaratıma katkı sağlayacak bir çok bilgiye ulaşabildiğimizi görerek, “Sanatın Aktüel Tarihi”ni yazdım. Örneğin Delacroix’ın Fransız Devrimi’ne katkısını görünce, benim fotoğraflarımın da bir şeyleri değiştirebileceğine inanarak çalışmalarımı yönlendirdim. Bu da kitabın bir farklılığı diye düşünüyorum. En azından sanat ile toplum arasında ilişki kurmayan bazı örneklerden farklı.
Sanat tarihi içerisinde fotoğrafın yeri nedir?
Çok üzüldüğüm bir noktalardan biri ise sanat tarihi anlatılırken resim, heykel, müzik veya mimari konu edilirken, fotoğrafın dikkate alınmamasıdır. Sanki sanatın böyle bir disiplini olmamış. Fotoğrafçılar bile temel fotoğraf eğitiminin başına, “Fotoğraf Tarihi” diye bir ders koymalarına rağmen, Mo Ti’den başlayıp, Aristo’ya uğradıktan sonra Niepce’ye kadar gelerek aslında fotoğraf sanat tarihini değil, fotoğraf makinesinin tarihini anlatırlar. Halbuki ben “Sanatın Aktuel Tarihi”nde Barok sanatının kurucusu sayılan Caravaggio’nun bir fotoğraf sistematiği içerisinde düşünerek Barok’un temellerini attığını iddia ediyorum. Böylece fotoğraf düşüncesi tarihi diye bir kavramı oluşturarak, düşünme uzayı içerisinde fotoğrafın yerini işaretlemeye çalışıyorum. Caravagio, Rembrantd, Parmigianino, Delacroix, Degas veya Loutrec’in fotoğrafik bakışlarını inceliyorum.
“Fotoğrafı bir buçuk asırlık genç bir sanat olarak değil de, mağara duvarına çizilen boğa resminden beri var olan bir düşünme uzayının bir parçası olduğunu hissettirmeye çalıştığı için kitabın asıl adı şöyle;
Sanatın Aktüel Tarihi (Fotoğrafla İlgilenenlere Özel Notlarla Birlikte)
Sanat tarihi çalışmalarınız bu kitapla bitti mi?
Aslında 344 sayfada tamamlayabildiğim “Sanatın Aktüel Tarihi” 3 cilt olacak bir çalışmanın birinci cildidir. Bunun hemen arkasından “Fotoğrafik DüşünmeTarihi” diye ikinci cildi yine Karahan Yayınları’ndan çıkarttım. olacak ki, burada fotoğrafın düşünme uzayı içerisindeki tarihini uzun uzun ele alacağız.
Üçüncü cilt ise; bir sanat eserinin niye güzel olduğunu (sanatçısının isminin büyüklüğünden ayrı tutarak) inceleyen “Başyapıt Hangisi?” isimli kitap olacak.
Kitabınızın ulaşmak istediği kitle kimlerdir?
Ben 1998 yılından beri atölyeler açarım. Bunlar Türkiye’de açılmış ilk fotoğraf ağırlıklı atölyelerdendir. Bu atölyelerde başından beri sanat tarihi de tartışılır. Bir anlamda 20 yıllık bir tartışmanın ürününü, üst dil denilen ağır biçimden çıkararak, bu tartışmaların yalınlığı içerisinde oluşturdum “Sanatın Aktüel Tarihi”ni… Bunun için akademik yoğun bilgi yerine, eser üretecek olanların hissetmesi gereken düşünme uzayını, tartışma ortamının basit lisanıyla aktarmaya çalıştım. İstedim ki sadece üretecek olanlar değil, 10 yaşından itibaren ilgili olan herkes bundan yararlanarak düşünme uzayındaki yerini alsın. Böylece sanat ortamında en çok eksikliğini duyduğumuz izleyici tarafını da oluşturalım. Kitap başlığının başına “İzleyicisi ve Öğrencisine” diye ek koymamız da bundandır. Dolayısıyla kitabımızın tam ismi böylece “Öğrencisi ve İzleyicisi İçin SANATIN AKTÜEL TARİHİ (Fotoğrafla İlgilenenlere Özel Notlarla Birlikte)” olmuştur. Umarım beğenirsiniz.